27 Ağustos 2010

FİBA 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası

Türkiye dev organizasyonlardan birine ev sahipliği yapmaya başladı. Bu yazım açılış töreni hakkında olacak tabi ama öncelikle dev organizasyon hakkında bir not düşmek isterim.

Dev organizasyon daha başlamadan aslında devliğini kaybetti... Çünkü dünyanın dev yıldızları İstanbul'a ya da Türkiye'ye gelmemeyi seçtiler... Düşünün ki aylar öncesinden çekilen tanıtım filminde oyanyan NBA yıldızlarından hiçbiri gelmeyerek zaten dakika bir de ilk golü yememize neden oldu... Amerika rüya takımının oyuncuları tabi ki herkes tarafından heyecanla izlenecekti, Lebron James, Kobe... Bu iki isim basketbol tarihine geçen ve dünyanın ihayranlıkla takip ettiği gündemde ki iki yıldızı... Onlar yok ve daha niceleri...

Gelelim açılış töreninden notlara... İlk olarak sunucu seçimi Mehmet Ali Alabora gayet mantıklı bir seçim. Gerek diksiyonu, gerek karizması... Lakin Tülin Şahin? Güzel olabilir ama Cindy değil mi o? Bu bayan kişisi malesef kötüydü... Sunucuların ayrıca başarısız oldukları konu, anonslar vaktinde ellerinde ki kartlardan okuyup bize sunmaları oldu... Kardeşim ezberlesenize! İşiniz neydi? Tülin Şahin hanım neredeyse okurken tekliyecek! Kaldık mı bu dersten...

Müslüm baba falan tamam, Sezen Aksu tamam söyleyecek söz yok... İyi de Anadolu Ateşi varya... Troya Efsanesini canlandırdılar bize. Önce kalkanlı ve mızraklı savaşçı abiler doğu müziği ile dans ettiler, modern dans olarak... Daha sonra Troya halkı veya savaşçıları Karadeniz havasında horon teptiler... Ama neden ki? Troya ve horon ne alaka? Devam ediyor saçmalık döne döne danslar geliyor bu danslar modern danslar...ASlında işi özü şu, sahneye 50 kişi çıkartıyosunuz ve aynı anda hızlı ve zor hareketleri yapıyorlar, dans ediyorlar modern dans... Tabi efsane tahtadan atımız da geliyor sahneye. Troya halkının zılgıtlar halinde dansı eşliğinde, modern dans... İyi de bilader Troya ne alaka diyorsunuz...

Konser sahnesi başarılı, fakat Anadolu ateşi sahneye sığmadı malesef... Yönetmen kaçırmış olabilir bu küçük ayrıntıyı... Kamera çekimleri de berbat ama bu büyük olaylardan onları eleştirisi gelmiyor insanın... Kaldık mı sınıfta...

Gelelim finale... Kıraç çıkıyor sahneye, neden Kıraç? diye soruveriyorsunuz hemen... Çocuklarla şarkı söylenmeye çalışılıyor fakat Kıraç söylemiyor... Neden orda Kıraç? diye soruyorsunuz hemencecikten hemen sonra ki cikte... Kaldıkmı sınıfta...

İşte en finalde en canımı acıtan kısım geliyor tayfa... Bakıyoruz ki jenerik akmaya başladığında çalışanlar, organize eden ekip, teknik ekip yabancı meslektaşlardan oluşuyor... Ne diyelim ki?

Kaldık mı sınıfta? Kaldık be tayfa... Gene kaldık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder