2 Ekim 2011

YERLİ SİNEMA 1


Şu son bir kaç gündür sürekli olarak yerli filmleri izlemeye başladım. Bunun sebebi bu yıl yerli sinemadan bir kaç film dışında hayır gelmemiş olmasıdır. O bir kaç film ise; İncir Reçeli, Aşk Tesadüfleri Sever, Kaybedenler Kulübü, Gişe Memuru, Gölgeler ve Suretler'dir.

Halbuki o kadar fazla film yapılmıştır ki hepsi zarar ve ziyandır. Bu saydığım filmlerde asla bundan on yıl sonra hatırlanmayacak filmlerdir. Hatta unutulmuştur bile. Bu beş filmden de sadece bir yeni cevher çıkmıştır o da Halil Sezai Paracıkoğlu. Oyunculuğunun yanı sıra kendisi hakkında az biraz araştırma yapıp muhteşem şarkılarını keşfetmek yılın olayı olmuştur kanımca.

Her yıl olduğu gibi hiç korkutmayan aksine güldüren korku veya gerilim türünde filmler denenmiştir. Olmuş mudur? Olmamıştır. Kendilerine abi yapa yapa geliştiriyorsunuz gazını verenleri yanlarından uzaklaştırılmaları tavsiye edilebilir. Bu korkunç - gülünç filmlerde başarısız efekt denemeleri, üçüncü sınıf hatta dördüncü sınıf ünlü kadın oyuncuları soyup seviştirme yöntemlerini bulabilirsiniz. Filmin konusunu bilmeyipte bırakın konusunu ismini  bile bilmeyipte, o sevişme sahnelerini internetten izleyen binlerce kişi hedef kitleyse başarılı olunmuştur. Bu filmler günümüzde artık fragmanlarına da bir çift meme eklemektedirler ki, internete bilerek sızdırlan ve dağıtılan sevişme sahnesi hilesinin yanında bu da bir, filme adam çekme yöntemidir. Sanırsınız ki sürekli filmde sevişecekler! En fazla bir dakika sürer sahne. Erken boşalma sorunu sanırım.

Türk sinemasının seks filmlerinden kurtuluş dönemini hatırlayalım. Sinemamızı ayağa kaldıran Eşkiya, Her şey çok güzel olacak, İstanbul Kanatlarımın Altında, Ağır Roman, Propaganda, ve Kahpe Bizans filmleridir. Ardından Abuzer Kadayıf, Vizontele, Neredesin Firüze, Babam ve Oğlum, Gora, Hokkabaz gibi bununla birlikte en fazla bir iki film daha geliyor.

Peki neler değişti?

Mesela Mustafa Altıoklar bu kadar efsane filmlerden sonra neler yaptı? O şimdi Asker, Banyo, Beyza'nın Kadınları, Emret Komutanım... Son işlerinde en iyisi O şimdi Asker 2003 yılına ait bir filmdir. Ama içimizi ferahlatan şey değişmemiş, aynı kalmış olmasıdır. Ve eminim yeniden canlanacak yaşının ve yaşadıklarının da getirisi ile sağlam film - filmler yapacaktır.

Değişmekten neyi kastettiğimi tahmin etmişsinizdir. Örneğin, Sinan Çetin. Propaganda , Bay E ve Komiser Şekspir filmlerini kazandıran, Bay E hiç anlaşılmamış olmasına rağmen bana göre çok şey anlatan bir film olsa da her filminde devletin varlığını, politikayı, özel mülküyeti eleştiren yapıdadır bu filmler. Hatta yanlış hatırlamıyorsam Ayn Rand çevirisi yapmış bir insandır. Ama günümüzde devre ayak uyduran ve anlaşılmayan tavırlara sahip olan bir kişidir. Hatta 2005 yılında Ferhan Şensoy ile Pardon filmini kazandırmıştır. Ne değişti veya neden değişti sanırım bunun cevabını bulamayacağım.

Günümüzde ise Cem Yılmaz gibi bir kurtarıcıya sahip olmamız tamamen şanstır. Yaptığı filmlerden asla unutulmayacak her daim iyi anılacak olanları şüphesiz ki , Hokkabaz ve G.O.R.A'dır. Ve yapmayada devam edecektir.

Recep İvedik olayına girmiyorum. Ama Şahan Gökbakar'dan umutluyum ve Dikkat Şahan çıkabilir kapasitesinde yeni bir şeyler yapacağına inanıyorum.

Yine umutlarımın sürdüğü bir diğer isim ise Ezel Akay'dır. Neredesin Firüze'de unutulmayacaklar arasındadır. 

Asıl babalara en son deyinmek istedim. Nuri Bilge Ceylan, Fatih Akın, Ferhan Özpetek ve Zeki Demirkubuz. Bu babalara neden en son yer veriyorum? Çünkü ülkem bunu böyle yapıyor. Bu üstatlar malesef anlaşılamıyor, filmlerine seyirci gitmiyor. Sanatsal film denince nedense umursanmıyor. Çok durağan geliyor, sıkıntı yapıyor kimisine. O durağanlıktan bir anlam çıkartamıyor. Meme görmek istiyor ya da gülmek. Hatta mümkünse ikisi birden. Merak etmeyin bu babalara layık olan bir yazı sadece "onlar" olan bir yazı yazacağım. Ama bu yazı kadar okunmayacak... 

Bu konuda daha yazacak çok şey var, bu yazının ikincisi hatta üçlemesi yapılır...