21 Aralık 2011

DIŞARIDA YEMEK YEMEK


Açıyorum tiviyi, karşıma çıkıyor bir dizi... Herkes dört kere dört ciplere biniyor, evlerin en azı dubleks... Elde ayfon cebim telefonlar... Bir yemeğe gidiyorlar; boğaza nazır cam kenarı masa, farklı türden bin çeşit yemek ve içki türü! masada kuş bile var! Var evet ama onun da sütünün gelmesi beklenmekte gibi bir durum...



Mesela bizim öyle dışarıda yemek yeme gibi takıntımız hiç olmamıştı, bu durum bizim için bir zevk de değildi ayrıca ama yine de dışarı çıkıp bir yerlerde bir şeyler yeneceği zaman, bir heyecanlanma olurdu. Ama hiç öyle tivide izlediğimiz gibi değildi halimiz. Sipariş verme bölümünde aile büyükleri çocukların bütçe durumunu düşünemeyeceğini düşünerek menüden en az paraya yenilebilen bir tür seçerlerdi mesela. Çocuklar böylelikle   istediklerini yer içer bütçesi açılırdı.

Bir yemeğe misafir olarak gidilecekse hele, durum daha da garip bir hal alırdı. Siparişi vermek çocuk olarak bize bırakılmazdı zaten. Anne ne yenilebileceğini seçer, söyler garson abiye sonra sana dönerek onu yersin dimi? derdi. Başka bir şey mi yiyeceksin bak istersen ama? Sorusunun cevabı da kolaydır, çünkü yemekten önce tembih edilmiştir. Aman bak pahalı bir şey söyleme ben söylerim, doymazsan eve gelince salça ekmek yaparım ben sana... gibi..
.
Söylenen yemek bir porsiyon söylenir.Öyle ya hayvanlığın alemi yok! Söylenen yemekle de doyulmayacağı garantidir bu bir porsiyonların. Köfte söylesen kıçı kırık dört tane köfte gelir gele gele çünkü. Ama ayıp olmasın diye sineye çekilir o kıçı kırık dört köfteli doyulmayacağı garantili bir porsiyon. Fakat asıl olay bu ana yemeğin seçilişi değildir. Çünkü illa ki bir ana yemek seçilecektir ve yenecektir. Olay, bu ana yemeğin yanına ilave edilecek figüranlardır. İçecek bölümü benim için her zaman zordu mesela. Ben acayip bir kola bağımlısıyım ve fakat kolayı dışarıda içmem pek mümkün gözükmüyordu. Kola o diğer içecek türlerinden hep pahalıydı. Sanki restaurantlar tüm kar marjını kolaya bağlamışlar! Misafire ekstra hesap geçirmemek için ayranı seçerdim bende. Annemle göz göze gelirdik o anda. Ben onun gözlerinde ayranı seçmem gerekliliğini o da benim gözümde kola içmesem mi azcık ifadesini gözlerdi. Tabi illa ayran içilirdi. Hem ayran faydalı... Kolanın içinde böcek var bi kere, böcekten yapılıyor o...

Dışarıda yemek yeme faslının sonuna yaklaşırken, tatlı aşamasına gelinirdi. Hatta çoğu zaman gelinmez direk çay ya da kahve aşamasına transit geçilirdi... Çay, kahveye ne gerek var? eve gider yaparız, ayaklarımızı uzata uzata içeriz ulan! aşamasıyla biterdi çoğu zaman bu dışarıda yemek yemek durumu.

Bu durumun böyle olması zorunluluğu insana bir terbiye verirdi. Gel gör ki, ben şu an çocuk olsam ve bu tivide ki örnekleri görsem, o boğaz manzaralı cam kenarı masada oturmayı, kolanın dibine vurmayı, o sütü gelmesi beklenen ilk paragrafın latifesi ibne kuşu da isterdim. Ama iyi ki tiviyi kapatıp sokağa çıktığımda kendime getiriyor beni yaşam...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder