15 Eylül 2011

HAYKO CEPKİN RÖPORTAJ


“HAYKO CEPKİN RÖPORTAJ”


BERK UÇAR & ÇAĞRI ÖZTÜRK


22.03.2010





BERK UÇAR: Sahne sanatlarından bahsedelim ilk olarak. Dekorlarınız ki son olarak Bostancı da damarlı bir dekordu, Rock’n Coke da plastik makyaj kullanımı vardı, bunlar hakkında bilgi verir misiniz?

HAYKO CEPKİN: Mesela Bostancı’daki 14 metreye 8 metrelik bir beyin hikayesiydi. Beynin içerisindeki bir delikten çıkıyordum sahneye. Ve o beyin içerisinden tut sarkıtılan damarlara kadar içerisinde hortum sistemiyle gıda boyaları da eklenmiş yani çalışan bir sahne dekoru yaptık. Mikrofon sehpasından çıkan boyalar esnasında bütün o arkadaki beyinlerden akan kan efektleri vardı. Damarları koparttığınız zaman onun içinden akan kan efektleri verdik vs… Çok kanlı Revanlı bir konserdi. Bunu aslında bizim çalıştığımız Dükkanül Hayal ekibiyle gerçekleştirdik. Onlar zaten heykeltıraşlıktan gelme ve plastik makyaj üzerine şu anda dünyanın 6. Büyük stüdyosu olarak geçen bir oluşum. Onlarla beraber ilk albümün başlamasına 1 yıl olduktan sonra tanışma fırsatı bulduk. Zaten onlarla aynı kafada adamlar olduğumuz için oturup ne yapabiliriz? Ne elde edebiliriz? Bunu görsel olarak nasıl sunabiliriz? Diye bir danışıklı dövüş hikayesi içerisine girdik. Çünkü onlar da zaten Türkiye’de bu tarz bir sektörün ya da sinema sektörü üzerinde belirli bir kesimde kullanılmasından muzdaripti. Böylece daha gözüken, daha kullanılabilen geniş kitlelere ulaşabilecek neler yapabiliriz? İnsanlara neler gösterebiliriz? Diye hareket etmeye başladık.

BERK UÇAR: Bu seneki konser peki bostancıdaki lansman konseri?

HAYKO CEPKİN: Bu seneki konserimiz netice itibariyle o büyük dekor dediğimiz şeyi her yere götürebilme imkânımız olmadığı için sadece mesela Bostancı Gösteri Merkezine uyguladıktan sonra o bütün üzerine yuvalarının kazıldığı, straforlar falan her şey satıldı netice itibariyle onları saklayabileceğimiz depolar yok bir alana koysan yağmur çamur heba olacak şeyler… Zaten üzeri birebir el yapımı plastikti. Üzerine yapıldığı için bir müddet sonra bozuluyor zaman içerisinde. Tekrar tekrar kullanım şansın yok. Onları elden çıkarttık. Sonra zaten Anadolu’yu vs dolaştığın zaman insanların internet üzerinden bu Bostancı gösteri merkezi gibi şeyleri seyrettiği zaman işte onlara ulaşamama, aynı gösteriyi sunamama durumundan dolayı onların üzüntüsü söz konusu oluyordu. Benim için de aynı şey söz konusu. Sadece yarattığım taşınabilir bir obje bir mikrofon sehpasıyla birtakım görseller sunmaya çalışıyordum. Onun dışında dekor olarak bir şey yapamıyordum. Bu seneki amaç taşınabilir obje adedini biraz daha arttırıp gittiğimiz mekana göre daha arasını açıp daha arasını kapatıp daha komin ya da daha geniş kullanılabilecek bir yaşam platformu kurmaktı herkese. Onun dışında da zaten içerisinde kendimize ait efektif ışık sistemleriyle…

BERK UÇAR: Bu seneki de bir lazer şov aslında.

HAYKO CEPKİN: Evet gittiğimiz mekanda mesela bizim o yaptırdığım beyaz kabinler aynı zamanda bir ışık makinesi. Kendi içerisinde par ışıklar var ve hani is ve karanlık olduğu zaman arkada 4 tane uzun yukarıya doğru bir hare oluşturuyor. Böyle bir sahnede üç boyut yaratmak peşine düştük. Böylece gittiğimiz herhangi bir mekânda bunu karşılayabilecek yani ışık olarak bizi tatmin edemeyeceğini düşündüğümüz bir yer var ise en azından kendi kullandığımız objelerle bu ışık sisteminde bir fayda, görsel olarak bir fayda sağlayabilmek gibi bir hedef belirledik. Onun dışında da genel sahnede kullanılan lazer sistemi zaten bu sene yaptırmış olduğum mikrofon sehpasında lazer sistemi var.

BERK UÇAR: Sahnedeki mizansene girelim. Sizin şarkılarla oluşan bir mizanseniniz vardı…

HAYKO CEPKİN: O mizanseni yine aynı bünyede aynı kalıp içerisinde sunabilmek için mesela geçmişteki iki albümün parçalarını son yaptığımız albümün formuna uygun halde tekrar düzenledik. Fazladan yapmış olduğunu düşündüğümüz bölümleri çıkardık, eksik kaldığını düşündüğümüz yerleri değiştirdik. Son bölümü koyduk, baş kısmını değiştirdik. Ortasını değiştirdik. Daha önce açık gitar kullanıyorduk bu iki albümde. Bu seneki albüm içerisinde daha keskin gitar yürüyüşleri koyduk. Daha keskin davul yürüyüşleri söz konusu olduğu için ilk iki albümün formunu da genel olarak değiştirdik. Yürüyüşleri vs. de değiştirdik ve arka arkaya bir konser boyunca sıraladığımızda, albümün şarkılarını birbiri ardına çaldığımızda birbirine bağlantılı bir hikâye yine ortaya çıktı. Hani gene aynı beden dili kullanımı hikâyelerin anlatıldığı yere uygun şekilde yine kullanılacak aynı şekilde.

BERK UÇAR: Peki makyaj? Anlamları nedir?

HAYKO CEPKİN: Geçtiğimiz dönemde büyük makyaj kullanıyordum. Aslında bu sene de kullanabilirim ama şu anda canım hiç büyük makyaj yapmak istemiyor. Mesela bu albümde biraz daha kabullenmiş bir hava olduğu için onun için büyük makyaj kullanmak istemedim. Ama sahne büyük makyajı kaldıran bir yer. Çünkü netice itibariyle kalabalık bir seyirci kitlesi seni seyrettiği zaman, en arkadakinden en öndekine kadar mimiklerin doğru şekilde algılanmasını sağlamanın tek yolu büyük makyaj kullanmaktı. Aslında bir tiyatro kuralı bir sahne kuralıdır bu. Şu anda küçük makyaj kullanıyoruz. Ama bu ilerde değişiklik gösterebilir, büyük makyaja geçebiliriz diye düşünüyorum. Ama mesela şuan hiç canım istemiyor. Onun için kullanmıyorum.

BERK UÇAR: Makyajlarda mizansen içendeydi zaten, Zaman geçti ile bitiriyordunuz o sırada makyajlarınızı siliyordunuz gibi...

HAYKO CEPKİN: Ama bu seneki mizansen işte kabullenip gidiyorlar. Sahnenin hikâyesi bu aslında.

ÇAĞRI ÖZTÜRK: Peki bu sahne, dekor makyaj arkasında bir ekip var mı? Yoksa sizin yaratıcılığını mı?

HAYKO CEPKİN: Birincil olarak projenin tüm beyni benim. Her şeyi ben tasarlayıp ben düşünüyorum ona karar veriyorum. Bu seneki mikrofon sehpamız lazerli olacak. Bu seneki duruşumuz böyle olacak. Bu seneki halet-i ruhiyemiz böyle olacak. Ruhen de karar veriyorum mesela. Bu seneki kıyafetlerimiz işte kıyafetlerimizin bizde yaratacağı görsellik duruşum bu şekilde olacak. Dekorlarımız bizi bu şekilde yansıtacak. Bilmem ne olacak vs. Bunların da ehli adamları var. Nedir o işte mikrofon sehpası zaten maslak sanayide yapılan bir şey. Orada Maslak sanayi 9. Sokak, 2. Kısmı dediğimiz bölüm ki sanatçılar sokağı olarak geçiyor orası. Orada mesela torna bölümümüz var mesela. Her şey tek tek el işçiliği sahnede. Netice itibariyle çünkü öyle bir kalıp yok. Mikrofonda lazer sistemi kullanmaya karar verdim sonuçta bunun içerisine kaç amperden kaç lazer, kaç voltluk bir enerji ihtiyacı var? Ve kaç amperlik bir ışık vermesi lazım ki insanların gözüne geldiği zaman rahatsızlık vermesin. Onun 1 liralık olanından 2500 lira olanına kadar her türlü araştırılmıştır o sokakta. Tüm malzeme hakkında bilgimiz var.

BERK UÇAR: Hangisine karar verildi?

HAYKO CEPKİN: Sanayi tipi böyle çok acayip çok ufacık ucu olan ama aynı zamanda kendi içerisinde bir volt sistemi olan bir sanayi lazeri kullanıldı. Bunların hepsi kendi voltları içerisinde bir amper sistemi yaratılıp işte mikrofon sisteminin göbeğindeki o dolmacığın içerisine komple yerleştirildi. Yuvanın altına kadar olan kısımda komple enerji kaynağı var. Çünkü mikrofon sehpasının ayağının sabit olmasını istemedim, elime asa gibi alıp dolaşmak istiyorum. Bu sebeple komple çalışan bir mekanizma yapıldı. Geçen seferki mikrofon sehpasının altında gövde de kompresör vardı. Çünkü Boya fışkırtan bir sistem vardı üzerinde.Orada marangoz elektrik ve torna sistemi üzerine 3 tane ustamız var. Orda o sokakta o işlemler yapılıyor. Ondan sonra kıyafetler mesela bu sene tam anlamıyla bir modacıyla çalışma durumuna geçtik. Çünkü geçen senelerde boya kullandığımız için at – kullan tarzı kıyafet sistemi gerekiyordu ve turnede olduğun için o boyayı nasıl temizleyebilirsin? Hangi kuru temizlemede? Kuru temizleme gıda boyasını çıkarıyor mu? Kıyafetler geldi mi gitti mi? Böyle bir şeyin imkânı yok. Onun için en ucuz sistemli tişört kıyafet falan filan vs. Bir kolay sistem ayarladık. Hem görsel olarak güzel gözüksün hem de konserden sonra hemen çöpe atılabilsin diye. Bu sene öyle pislenme durumumuz söz konusu olmayacağı için sabit bir kıyafet işine geçtik. Hatice Gökçeyle çalıştık. Ondan sonra bu konuyu da zaten ekip çok merak edildiği için kendi internet sitemize de yapım aşamasında olan Hayko cepkin.com da ekip kısmı olacak ve orada 21 kişilik bir görsel ekip sunulacak. Bu da işin gözüken kısmı 21 kişi. Onun dışındaki şirket nezli ve onun dışındaki çalışanlarımız ayrı ama bu sahne dekor tasarım kılık kıyafet saç makyaj vs. alakalı olacak. 21 kişilik ekibin bir görseli olacak. O görsel üzerinden de kim işte bununla alakalı bilgi almak istiyorlarsa kişi üzerine gelip onun hakkında görevi neyse tık kendi linkini tıklayıp onunla iletişim haline geçebilecekler. İnsanlar kim yaptı bunu diyor mesela. Onu yapan adamın bence bilinmesi gerek. Normalde herkes saklıyor. Kimse kullanmasın diyor o adamı. Sadece benim adamım olsun gibilerinden. Öyle bir şey yok. Zaten çalıştığımız adamların hepsi feci derecede idealist adamlar. Zaten yapmak istemediği şeyleri kimseye yapmıyor. Birinin oraya benim böyle bir fikrim var deyip gitmesi lazım. Olay bu. Çünkü ben öyle gidiyorum. Benim böyle bir fikrim var bunu yapabilir miyiz diyorum? Soruyorlar zaten tasarım okudun mu diye? Hayır sadece hayal gücüm geniş diyorum…

BERK UÇAR: Ama sizin zaten bu yaşamdan da kaynaklanan bir şey galiba... Eğitim hayatınızda aile hayatınızda problemler oluştu seçtiğiniz yolda...

HAYKO CEPKİN: Şimdi abuk sabuk şeyler düşünüyorsun çocukluğundan beri. O abuk sabuk şeylerin işine yarayacağını düşünmüyordun o zaman. Onun için bir garip bakıyorlar sana. Şimdi mesela herkesin söylediği şey şu: O zaman dalga geçtik şimdi dediği her şey oldu. O zaten benim elde etmek istediğim cevaptı.

BERK UÇAR: Sizin endişeniz var mıydı bu konuda?

HAYKO CEPKİN: Hiçbir zaman olmadı.

BERK UÇAR: Peki ailemden ayrılıyorum diye? Sonuçta verilmesi çok zor bir karar…

HAYKO CEPKİN: Tabi nasıl yaşayacaksın diye bir endişe vardı başta. Sonrada bu işi nasıl yaparım nasıl tuttururum gibi bir endişeye bir tek ’99 depreminde düştüm. O dönemde tekrar nasıl ayağa kalkarız ki zaten o dönemde müzisyen olarak değil de klavyeci olarak yaşamımı idame ettiriyordum. ’99 da gece hayatı bitti barlar kapandı eğlence sektörü yas dolayısıyla her şey kapandı.

BERK UÇAR: Sizde hatta kendi projenizi yaparken her şeyi hazırlayıp durgun olan bir dönemde girdiniz solo albüm fikrine.

HAYKO CEPKİN: İyi bir klavyeci olarak geçiyordum piyasada. Yani yerime koyacak klavyeci kimse düşünmüyordu.

BERK UÇAR: Kİ zaten çalıştığınız isimler de Demir Demirkan, Aylin Aslım…

ÇAĞRI ÖZTÜRK: Ben bir şey merak ediyorum. İlk çıktığınız zamanlar böyle şey oldu. Aslında çıkartmayacaktı. Yakın çevresinde beğenildi sonradan baskı yapıldı o sebeple solo albüm çıkardı gibi bir şey vardı.

HAYKO CEPKİN: Yok öyle bir şey yok Ben sıkıldım birazda aslında. Klavyeci olarak hayatıma devam etmek çokta mantıklı gelmedi bana. Yapmak istediklerimi klavyenin arkasında çokta fazla yapamıyordum. Zaten klavye sabit bir makine, Benim artık en son geyiğim marangozda bir tekerlek yaptırıp yakında dolaşacaktım dememdir. Mesela albümü o dönem çıkarmasaydım o dönem aklımdaki şey klavyeye yay sistemiyle yatar kalkar sistemiyle klavye ayağı yaptırmaktı mesela. Birçok şey düşündük o dönem neler geldi aklımıza ama çok zordu, Allahtan albüm çıkarttım. Hangi ustaya gitsem oğlum nasıl bir şey bu? diyordu. İşte ben bu fikirlerimi gerçekleştirebilecek adamları bulmak için albüm çıktığından beri böyle bir imkânı elde etmek istiyorum diye sürekli sinyal röportaj veriyordum. Dükkanül hayal i de bu sayede buldum zaten. Okudukları röportajda adam böyle bir şeyler istiyor hani adres biziz diyorlar. Biz senin aradığın adam olabiliriz. Böyle işler yapıyoruz. Ağabey nerdesiniz diyorum yani bir senedir. Ki bilmiyorum var mı böyle bir sektör. Neticede çalıştığımız torna ustaları da sinema sektörü için çalışan insanlar. Gidip her hangi bir tornacıya yaptıramıyorsun.Sektöre kafa yormuş adam. İşte bizim işlerimizi yapacak adamın bu kafada olması gerek. Bir sürü matematik dönüyor aslında işin içinde.

BERK UÇAR: Kliplere değinelim birazda. Hayko Cepkin ilk klipten itibaren aslında hepsinde tabi performans klipleriniz de var arada ama genelde bir senaryo olsun farklı bir şeyler olsun farklı bir duruşumuz olsun dediniz…

HAYKO CEPKİN: Fikir olsun az bütçeyle de çekebiliriz düşüncesiydi brasda. Yani sistem böyle işliyor. Klip çekmek maliyet ve o maliyet şirket tarafından karşılanmıyor. Şu ana kadar 12 klip var ve bunun 8’ini 9’unu ben çektim. Bu kazandığın her şeyi mesleğine yatırmakla alakalı. Şu ana kadar bu iş için harcadığım parayı biriktirmiş olsaydım bir ev sahibi olurdum. Ama o zaman bu röportajı da yapmıyor olurdum. Aradaki fark budur. Mesleğime yatıran biriyim.

BERK UÇAR: En sevdiğiniz klip yani işte bu oldu dediğiniz klip hangisi?

HAYKO CEPKİN: İlk klibimiz Ay klibi. Yalnız kalsın ı çok severim. Bu son klibi çok seviyorum. Zaten ilk klibi çeken Levent ağabeyle yeniden buluştuk. Çünkü o Almanya’ya gitmişti. Geçtiğimiz günlerde kesin dönüş yaptı. Görmüyorsun’u klip olarak severim. Çünkü o sal ve uzayda gitme durumunu hiç efekt kullanmadan sadece ışıkla yapılmış olması beni şok etmişti. Vay dedim ne ışıkmış. Mesela orda da Smith vardır oradaki dekorları yapan adamdı. O da çok acayip bir adamdır.”Yol gözümü dağlıyor” daki o sıvıyıda o yapmıştır…

BERK UÇAR: O sıvı nedir?

HAYKO CEPKİN: Söylemem. (gülüşmeler) Arapsabunu.

BERK UÇAR: O klipte bir noktaya çok eleştiri geldi. Hani sıvı çok güzel o kalkış sahnesi çok güzel mimikler süper ama o arkadan geçen ışık nedir?

HAYKO CEPKİN: Evet o maalesef kötü bir ışık oldu. Kaldıralım dedik ama orada karanlığın içerisinde kafanın nerede olduğunu göstermesi gerekiyordu. Hiç ışık olmadığını düşün orada karanlığı göremezdik. Diğer klip olarak Melekleri severim.

BERK UÇAR: Meleklerde mesela direk görsellik ve senaryo…

HAYKO CEPKİN: Orada hayvanlar sağ olsun çok yardımcı oldular. Kedi köpek orada gerçekten ekstra bir görsellik sağladı. O kedi özellikle oynuyordu resmen. Gel dedin mi geliyordu git dedin mi gidiyordu. Çok acayipti.

BERK UÇAR: Ölüyorum klibi?

HAYKO CEPKİN: Ölüyorum klipine taparım.

ÇAĞRI ÖZTÜRK: Hayko Cepkin oyunculuğunun da parladığı kliptir.

HAYKO CEPKİN: Ben zaten kısa film çekmek istiyorum. İşin özü bu aslında.

BERK UÇAR: Hayko da bir olgunlaşma var. Mesela Okan Bayülgen’e ilk çıktığınızda Evanescance olayı vardı. Türk grubundan yabancı bir grubun tırsması gibi çıkışlar var. Bu kafa yapısından uzaklaştı mı Hayko Cepkin onu merak ediyorlar? Biraz kullandığınız üslup değişti mi ya da daha sakinleşti mi sanki?

HAYKO CEPKİN: Soruya göre al cevabını durumu her halükarda sabittir. Sen bana öyle şey sorarsan aynısını ya da daha fazlasını aynen geri iade ederim yani. Olgunlaşma deyince biraz daha geri çekildi gibi gözükebilir, ama öyle bir durumda içimde tutarsam akşam uyuyamam yani. Yerimde dönerim yani. Eğer verilmesi gereken bir cevap varsa veririm yani. Orada bir değişiklik olmaz.

BERK UÇAR: Diğer sorumuz altyapıyla ilgili olacak. Hayko Cepkin altyapıdan besleniyor. Sizin en sevdiğiniz şey ev stüdyosunda kendi müziğinizi yapmak. Ama bunu konserde de kullanıyorsunuz. Konserlerde gitar basgitar canlı olarak çalınıyor mu yoksa onlarda mı introdan mı geliyor gibi bir soru var? Ya da bu intro olayı nasıl yapılıyor? Kim mikserin başında mikser sahnede mi? Siz mi kontrol ediyorsunuz yoksa sahne dışında mı?

HAYKO CEPKİN: Mikserin play- stop u bizim elimizde. Çünkü sahnede bir aksaklık olduğu zaman pedal çıktı bozuldu yani duruma göre çünkü o durma sistemini “Tayfuuuunn” diye yapamayacağım için o sistem bizim elimizin altında. Ama onun dışındakiler hepsi tonmaysterın elinde. Altyapı kullanmamızın sebebi sahnede klavyecinin hiçbir zaman istediğim gibi olmayacağından dolayıdır. Kendim gibi çalacak bir klavyeciye ihtiyacım var. Öyle bir klavyeciyi de Türkiye’de tanımıyorum. İyi klavyecilerin çok iyi olduğunu biliyorum ama sahne klavyecisi başka bir şey yani. Ama bunun dışında basla gitar komple canlı. Yani orada çalınan bütün enstrümanlar canlı. Albümün içinde kullandığım efektif klavye ve tonların hepsi altyapının içerisinden geliyor ki ekstra hacim sağlayabilelim. Bu dünya standardında kullanılan bir şey. Bunu Rammstein da kullanıyor Muse’da kullanıyor..

BERK UÇAR: Eğitiminizden bahsedecek olursak “genellikle kötü bir öğrenciyim” demiştiniz. Ama Timur Selçuk’tan eğitiminiz var nasıldı o dönem?


HAYKO CEPKİN: Timur Hoca’dan eğitim almaya karar verdiğimde yani usta olarak biliyorum, ama televizyonda seyredemiyordum. Ama sonra kendisini birebir tanıma imkanı bulunca kendi müzikal kurallarını yaratmış kendi şifrelerini oluşturmuş ve anlamadığım bir çok konuyu bana anlatmış “ Ya ne kadar da basitmiş” dedirten hocalardan bir tanesidir. Çünkü kendi müzikal kurallarını yaratmış kendi müzikal sistemini kurmuş. Tonlarca şeyi ondan öğrendim. Doğru nefes kullanmasını, diyaframı doğru kullanmasını bile ondan öğrendim. Benim için son derece faydalı 2.5 yıl oldu. Geçenlerde de bir belgesel çekiliyordu benim için. Timur Hocayla görüşmüşler. Ben hatırlamaz belki dedim ama hatırlamış hocam beni, çok mutlu oldum.

BERK UÇAR: İnternet albümü için neler düşünüyorsunuz?

HAYKO CEPKİN: Ben bunu yapmaya yani elde tutulabilir bir şeyi yapmaya devam ederim diye düşünüyorum. Bilgisayara yüklenmiş bir şeyi çok ellemiyorsun ya. Yani insanların bilgisayarlarında 50 GB lık arşivleri olabilir ama onları dinlediğini düşünmüyorum yani.

BERK UÇAR: Sizin şarkı besteleme metodunuz nedir?

HAYKO CEPKİN: Şarkı bestelemede ters çalışıyorum. Sözün üzerine müzik yapmıyorum. Önce müziği yaparım. Sonra müziği dinlerim… Bana ne anlatıyor bu şarkı? Derim. Üzerine de söz yazarım.

BERK UÇAR: Bu da zor bir şey tabii.

HAYKO CEPKİN: Berbat bir şey çünkü. Şarkı diyelim bana ölüm anlattı. Temayı zaten bire indirgedim. Parçanın belli bir ritmi var zaten kendi içerisinde. Bu kalıbı bozmadan belli bir şekilde anlatacaksın. Saçma yani.

BERK UÇAR: Hayatınızda hiç şu ana kadar cover yapmadınız. Sahnelere de cover çalarak çıkmadınız. Bu seçtiğiniz yol aslında zor bir yol çünkü farklı müzik ve sahneniz var…

HAYKO CEPKİN: Kendi konser projemizde hiçbir cover parça çalmadık.

BERK UÇAR: Bu çok zor bir şey değil mi aslında?

HAYKO CEPKİN: Zor bir şey çünkü seni hiç dinlemeyen birinin senin hiç bilmediğin şarkılarını 1,5 saat dinlemesini bekliyorsun yani. Sana şöyle bir örnek veriyim. Çok sevdiğim bir grup… Türk bir grup. Albümünü çok beğendik. İşte konserleri vardı. Arkadaşlarla gittik dinlemeye çocukların parçalarını dinleyeceğiz diye. İlk parçaları Losing my religion’la girdiler… Çıktık. Ben onların şarkısını dinlemeye gittim yani. Ben oraya beni adapte edecek üş beş şarkı dinlemeye değil onun şarkısını kafadan girip onun yüreğini görmek isterim. Ben öyle bir mantıkta değilim. Benim şarkılarım bunlar arkadaşım. Seni yakalamak için işte gönüllerde taht kurmuş bir rock parçası çalmak zorunda değilim. Çalarım yaparım çok kolay seversin beni. Beni sevmeye karar verdiysen ben sana ne kadar emek harcıyorsam sende bana o kadar emek harcayacaksın. Karşılıklı bir emek söz konusu.

BERK UÇAR: Kemikleşmiş bir hayran kitlesinin olmasının sebebi bu sanırım.

HAYKO CEPKİN: Kesinlikle… Bende onlara emek verdim onlar da bana emek verdiler.

BERK UÇAR: Tasavvuf, sufi, deyiş, ağıt… Bu tarzlara bir kayış var mı? Gerçi bir örneği var sadece ama son albümde iki şarkıda çok güzel ses çıkışlarınız var. Başka projeler de olabilir mi?

HAYKO CEPKİN: Zaten kendim içinde kayıyorum bir yerlere. Bu albümde özellikle Gazel geçişleri var. Bu melodileri seviyorum. İşin özü bu. Duymayı da dinlemeyi de seviyorum. Birde artık söyleyebildiğim için söylemeyi de seviyorum. Daha doğru bir gırtlak kullanmaya başladım. Eskiden çıkamadığım 1 oktav daha çok rahat çıkabiliyorum. Bundan sonraki projeler içinde şarkıların durumuna bakar. Bu melodileri seviyorum.. Benim içimi acıtıyor. Benim içimi acıttığı müddetçe karşı tarafa da aynı derecede geçebileceğini düşündüğüm melodi kalıbı yani.

BERK UÇAR: Bundan sonra gelen tekliflere karşı tavrınız ne olur peki?

HAYKO CEPKİN: Yani içerisinde bir nemalanmak onu kullanmak, ondan faydalanmak gibi bir hedef yoksa projede olabilir.

BERK UÇAR: TRT’deki bu şekilde algılandı mı sizce?

HAYKO CEPKİN: Algılanamadı. Algılanmak üzereyken biz bunu engelledik, ben hiçbir gazete röportajını ve hiçbir televizyon programını kabul etmedim. Ondan sonra çok güzel patlatabilirdim olayı. Televizyona çıkıp “ Biz bunu böyle yaptık çokta beğenildi evet güzel oldu” şeklinde bir söylemde bulunmadık. Sonra mesajlar verebilirdik insanlara. Ama ilk yaptığım şey televizyonda yayınlandıktan sonra şirket aradı ki acayip röportaj yağıyor acayip ilgi var. Bunun ardından oturup bir basın bülteni yazdım… Bundan herhangi bir popülerite kazanmak bundan nemalanmak ve bundan fayda sağlıyormuş gibi gözükmemek adına gelen tüm teklifleri naçizane nezaketen reddediyoruz. Dedik ve hiçbirine gitmedik yani. Herşeyi tadında yapmak gerekir.

BERK UÇAR & ÇAĞRI ÖZTÜRK: Röportajımızın sonuna geldik, bize ayırdığınız süre için çok teşekkür ederiz ve başarılarınızın daimi olmasını dileriz…

HAYKO CEPKİN: Ben teşekkür ederim, keyifli bir sohbetti…

1 yorum:

  1. Bugün Hayko Cepkin, yarın kimbilir kim? :)
    Tebrik ederim Bergim.

    YanıtlaSil