7 Mart 2012

Figüran Gergedanadam


Hayatımız bir film, bizse birer figüran...  
                                    (gergedanadam)


Yaklaşık üç ay önce kadardır bir ajansta kimine göre yardımcı oyuncu, kimine göre figüran olarak iş yapmaya başladım. 

Yazar iş  bu yazısında sizlere yaptığı gözlemleri ve ilginç tecrübelerini aktaracaktır. Ben de kendisi ile röportaj yapmaktan keyif alacağım. Ben kim miyim? Ben sizin hayalinizde ki gazeteciyim.


* H.S: Hayali Sunucu
* G: Gergedanadam

H.S: Merhabalar, öncelikle bu yoğun çalışmalarınız arasında bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Hoş geldiniz..

G: Hoş geldim.

H.S: Kariyerinizde radyoculuk, sunuculuk, grafikerlik, futbolculuk, müzik, karikatür ve garsonluğun yanında bir de oyunculuğa adım attınız. Niçin böyle oldu?

G: Oyunculuk çok iddialı bir söylem olmuş, ben figüranlık yapmaktayım.

H.S: Yardımcı oyunculuk diyelim?

G: Demeyelim... zira yardımcı oyuncu ile figüran arasında fark vardır. Gel gelelim ki bunu ajanslar da bilmiyorlar, o kadar hakimler işlerine.

H.S: Hangi dizilerde rol aldınız?

G: Arka Sokaklar, Yahşi Cazibe, Alemin Kıralı, İran yapımlı bir filmde ve de son olarak Uçurum dizisinde.

H.S: Türkiye'nin en çok izlenen dizilerinde rol almak nasıl bir duygu? Daha önce kamera arkası işler yaptınız kamera önüne geçince bir göt kalkıklığı yaşandı mı?

G: Ajansa kadro geldiğinde sizi bir gün evvelden arıyorlar. Müsaitsen belirtilen saatte belirtilen yerde olman isteniyor. Set günü geldiğinde servis yerine gidiyorsun ve servisi en az bir saat civarı bekliyorsun. 

H.S: Neden? 

G: Bilmiyorum bir nevi sabır testi olabilmesi ihtimalini her zaman aklımda tutuyorum. Çünkü servis beklemen ayrı sette bekleme ayrı. Sabahın ilk ışıklarıyla gidip bekleyip, sahne sırasının gece yarısı geldiği çok oldu. O kadar planlı programlı işte bizim diziler.

H.S: Ama tüm bunlara rağmen çok havalı değil mi? Setteyim sahneyi bekliyorum falan bile desen telefonda ya da twitterda yazsan binlerce dansöz olmuyor mu?

G: Zaten bu işi yapıyorsan sadece hava atabilirsin. 

H.S: Hiç yolda durdurulup tanıyan falan oldu mu? Resim falan çektiren?

G: Resim çektirilmez, çizilir. Sizin bahsettiğiniz çektirebilinen şey fotoğraf olsa gerek. Hayır o boyutta bir üne sahip değilim. Bir sahnede başrol oyuncusunun adres sorduğu adamı kimse hatırlamaz. Olsa olsa şöyle şeyler geliyor başıma, bir sohbet ortamında yeni tanışılan kişiler dikkatli gözlerle sizi bir yerlerden çıkardım çıkarıcam bakışı atıyorlar hatta kimileri dile bile getiriyor inanmazsınız. Bir de mahalle bakkalına altılı yumurta, bir ekmek, tuvalet kağıdı ve kola yazdırırken, abi dün falanca diziyi izliyordum bir baktım sen! hayret kipli cümlesi duyulabiliyor. Bu durum bana göre eğlenceli.

H.S: Ama nasıl yani? Her gün magazin programlarında izliyoruz, oyuncular falan epey havalılar?

G:  Onlar havalı tabi canım. İşlerini muhteşem yaptıklarını düşünüyorlar. Ne yazık ki iş verenlerde aynı düşünce yapısında olduğu için onlara para yatırıyorlar. Aslında oyuncu olmadıkları için içlerinde hep bir yara var, dizi çektiği için rahatsızlık duyan bir çok oyuncu ile tanıştım. Ama para, sanat kaygısını ya da bir işi doğru ve hakkıyla yapabilme ahlakını ortadan kaldırıyor. Para geliyorsa koy götüne...

H.S: Ama halk seviyor?

G: Böyle diye diye bitirdiler güzelim ülkeyi zaten. Halk hayal kurabilmek adına kendi yaratıyor bu durumu. Çünkü gerçeklerle yüzleşmek istemiyorlar. Önceleri halk bir başkaları tarafından uyutulurdu ama şimdi halk uyumak istiyor.

H.S: Peki bu işten para kazanıyor musunuz?

G: Hayır.

H.S: Nasıl?

G: Kazanmıyoruz. Ya da ajansa göre değişen bir durumdur bilemiyorum ama çalıştığım ajans iki aydır paramı ödemiyor. 

H.S: Hayretler içindeyim şu an. Kafamda yarattığım şeylerin çok aksine açıklamalar yapmaktasınız.

G: Ama siz benim kafamda yarattığım soruları sormaktasınız.



Röportajın ikinci bölümü bir kaç güne...
Röportajın üçüncü bölümü haftaya...
Röportajın tamamı önümüzde ki aya...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder